tarih / tarihyazımı
[Alm. Geschichte / Geschichtsschreibung; Historiographie ] [Fr. histoire / historiographie ] [İng. history / historiography ] [Es. Yun. ἱστορία – historia > dan ]
Etimoloji. Sami dillerinde ve İbranicede “kamer, şehr (ay), zaman” veya “ayı görmek” anlamlarındaki yareah/yerah kelimesinden Arapça’ya erreha/verraha şeklinde geçen fiilden türeyen tarih (te’rih) “aya göre vakit tayin etmek, bir olayın meydana geldiği günü ve yılı, bunların rakamla yazılışını, bir şeyin oluş zamanını ve olaylar dizisini tespit etmek gibi anlamlara gelmektedir.
Kavramsal Anlam. Her toplum ilk konuşma pratiklerinden bu yana, “yaşanmış bir tarihe”, kolektif/komünal bir belleğe sahiptir. Bu kendiliğinden “yaşanmış tarih”, binlerce yıldır klanların, kabilelerin ve köylerin kendiliğinden kültürel altyapısının bir parçasıdır. Toplumların “yaşanmış tarihi” ile kendiliğinden oluşan kültürel altyapı, insan yaşamını şekillendiren anlam ve değerlerin taşıyıcısı olarak, bu toplumların kendi kendilerini yorumlamalarına girmiştir. Böylelikle yaşanmış tarih ve bu yaşananların yazıya dökülüp kaydedilmesi yoluyla oluşan iki farklı biçim oluşmuştur.
Üstteki bağlamda kullanıldığında “Tarih” sözcüğü, hem geçmişte kalan insani ve toplumsal olaylar topluluğunu, yani yaşanmış geçmişi adlandırmada kullanılır hem de bu sözcükle, bu yaşanmış geçmişi konu edinen disiplin/etkinlik, tarih veya tarihyazıcılığı kastedilir. Geçmişte bu husustaki ayrım iki Latince terim kullanılarak yapılmıştır. Geçmişte kalan insani-toplumsal olaylar olarak tarihe res gestae; bu olayları konu alan disiplin ya da bilime de historia rerum gestarum denilmiştir. Yani tarihin ilk anlamı geçmiş olarak tarihi; ikinci anlamı ise tarih disiplinini/etkinliğini işaret etmektedir.
Tanımlamadaki Farklılıklar. Raymond Aron tarihi insan doğa ilişkisi içerisinde değerlendirmiş ve tarih çalışmalarını biyolojinin bütünleyicisi olarak görmüştür. Biyolojik anlamda canlılığın oluşumu ile ilgili olan teoriler (abiyogenesis) aynı zamanda insanın köken arayışı ile ilgili tasavvurlarla birleşir. İnsan hem kültürel hem de biyolojik bir varlık olması sebebiyle, Aron’a göre insanın tarihi, doğa ve insan tarihinden oluşur. Tarih ise dar anlamıyla insan geçmişinin bilimiyken, geniş anlamıyla kültürlerin, türlerin, gökyüzü ile yeryüzünün araştırılmasıdır.
Jaspers da tarihi, insan-doğa ilişkisi dolayımında ele almıştır. İnsanın tarihi hem yeryüzündeki canlılık tarihi hem de dünyanın tarihi göz önüne alındığında çok küçük bir zaman dilimini oluşturur. Ancak, doğa bir öz bilince sahip olmadığından, kendini bilmeden gerçekleşen tekrarlardan müteşekkil bir oluştur. Bu yönüyle doğa tarihsizdir. İnsan ise bilinç ve amaçlılıkla kendi kültürel sürecini doğurur ve tarihi bir varlık olarak kendini var kılar.
Nermi Uygur ise tarihi, tarih bilimi ve real tarih olmak üzere ikiye ayırarak incelemektedir. Tarih bilimi, Batı Avrupa kültürünün belli bir döneminde, 19. yüzyılda ortaya çıkmış, tarihsel varlık alanının olaylarının bir yönteme dayalı olarak araştırılması etkinliği ile bununla bağlantılı olarak ortaya çıkan sistematik açıklamalar şeklinde özetlenebilir. Real tarih veya geçmiş anlamında tarih ise, insan dünyasında olup biten olayları; insanların değişik zamanlarda neler yapıp ettiğini, insan dünyasında kendini gösteren kültür, politika, din, sanat çeşidinden hareketleri, kısaca insanla ilgili her türlü uğraşı dile getirmektedir ve Uygur’a göre tarih sözünün asıl anlamı da budur.
Atkinson da benzer bir biçimde düşünmüş ve tarih kavramının çift anlamlılığına dikkat çekerek tarih hem geçmişte ne oldu ne yapıldı anlamında, hem de olup bitenler üzerine yapılan çalışma anlamında kullanılır demiştir. O, birinci yönüyle tarihi, tarihçilerin çalışma alanı olarak görürken, ikinci yönüyle tarihçinin çalışmasının kendisi olarak ifade etmiştir. Gillespie’ye göre de tarih kavramı, res gestae anlamında insanlık tarafından oluşturulmuş medeniyetin tüm gelişimine işaret ederken, historia rerum gestarum anlamında bu gelişimdeki olayların anlatımına işaret etmektedir.
Kavramın tanımlanmasından anlaşılacağı üzere tarihin iki farklı biçimi birbiriyle iç içe geçmiştir ve bu durum akademik literatürde bir takım güçlüklere sebebiyet vermektedir. Avizier Tucker, tarihin bu tanımlarından yola çıkarak akademik olarak tarih incelemelerinde ve İngilizce literatürde “Tarih” kavramının tanımı üzerine mevcut olan belirsizliği önlemek için, “geçmiş olaylara ve süreçlere atıfta bulunmak” anlamında “tarih” (history) terimini, “sonuçlar” anlamına gelen kısmı içinse “tarihyazımı” (historiography) terimini kullanır. Bu kullanım biçimi göz önüne alındığında bilim olarak Tarih, Tarihyazıcılığı veya Tarihçilik, on dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında profesyonel bir disiplin olarak gelişmeye başlamıştır.
KAYNAKÇA
Aron, Raymond. Introduction of Philosophy of History, trans. George J. Irwin, London: Weidenfeld and Nicolson Ltd, 1961.
Atkinson, R.F. Knowledge and Explanation in History, Hong Kong: Cornell Uni. Press, 1978.
Fayda, Mustafa. TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt: 40, İstanbul: TDV Yayınları, 2011.
Gillespie, Michelle Allen. Hegel, Heidegger and the Ground of History, London: The University of Chicago Press, 1984.
Jaspers, Karl. The Origin and Goal of History, trans. Michael Bullock, New Haven: Yale University Press, 1965.
McPartland, Thomas. “Philosophy of History and a Second Axial Age: Bernard Lonergan and the Differentiation of Interiority”, Thesis Eleven, vol.116 (1), London: SAGE, 2013.
Özlem, Doğan. Tarih Felsefesi, İstanbul: Notos Kitap, 2012.
Tucker, Avizier (ed.). Companion to the Philosophy of History and Historiography, Oxford, UK: Blackwell Publishing, 2009.
Uygur, Nermi. “Tarih Felsefesinin Yolu”, Felsefe Arkivi, Cilt 3, Sayı 3, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1957.
Yazar : Alper DARICI (Kırklareli Üniversitesi)