söylence

[Es. Yun. mûthos / μῦθος ] [Alm. Mythos ] [Fr. mythe ] [İng. myth ] [Es. T. üstûre ]

1.(Genel Olarak) Türkçe’de mit olarak da kullanımı yaygın olan söylence, bir anlatıya ya da konuşmaya karşılık gelir ve her durumda dile getirilen sözü gösterir. Söylence, yazı öncesi toplulukların, evrene, insana ve Tanrı’ya dair ürettikleri, ritüelle de beslenen bir anlatılar bütünü olarak karşımıza çıkar. Yaygın anlamıyla söylence fabl, uydurma, kurgu gibi anlamlar içerir. Ancak 19. Yüzyıldan itibaren söylencenin bu kurgusal/kurmaca yönüne ek olarak, onu arkaik toplumlarda yer aldığı biçimiyle yani gerçekten inanılan bir öykü olarak ele alma tavrı gelişmeye başlamıştır. Necatigil’in de belirtmiş olduğu gibi, en genel anlamda mitoslar, tabiat kuvvetlerinin kişileştirilmesine, tabiata canlılık ve tanrısallık atfedilmesine dayanmaktadır.

Söylenceler kültürün oluşumunda oldukça temel bir yere sahiptir. Söylence bir hikaye anlatır, ritüel ise bu hikayeyi takip eder. Her toplumun, her kültürün kendine ait, başka kültürlerden de etkilenerek gelişen ve yayılan söylenceleri vardır ve bu söylenceler konuşmacının sözlerinden sorumlu olmadığı, başka bir yerden duyarak naklettiği bir özellik arz eder. Söylenceler sadece antik dönemlerde yaşamış insanların, dünyanın meydana gelişi, tanrıların soy ağacı, insanların ve doğanın kökeni gibi konular üzerine naklettikleri, inandıkları anlatılar bütünü olarak karşımıza çıkmaz. Dinlerle ve spiritüel geleneklerle de bağlantısı olan bu antik söylencelerin yanında, toplumların gelenekleriyle ve kurumlarıyla doğrudan bağlantılı modern söylenceler de mevcuttur. Antik söylenceler genel karakterleri itibariyle; kozmogonik söylenceler, ilk insanın yaratılması ile ilgili olanlar, türeyiş söylenceleri ve takvim söylenceleri olarak genel bir kategorizasyona tabi tutulmuştur. Bu genel sınıflamanın dışında bir de her kültürde yer almayan teogoni söylenceleri, etiolojik söylenceler, eskatolojik söylenceler, totem söylenceleri ve kahramanlık söylenceleri de daha özel bir sınıflama olarak karşımıza çıkar.

2. (Antik Yunan’da) Pek çok kültürde olduğu gibi antik Yunan’da da söylenceler doğaüstü güçlerin, sihirli varlıkların ve tanrıların yapıp ettiklerine dair hikâyeler içerir. Antik Yunan’da sanatın ve tiyatronun kaynağı da bu söylencelerdir. Antik Yunan’da söylence yani mûthos, ritüelle bir ardışıklık ve mütekabiliyet içermekle birlikte hesabı verilebilir logos ile de bir karşıtlığı beraberinde getirir. Yunanlıların mûthosu yavaş yavaş metafiziğe ilişkin ve dinsel her türlü değerden arındırdıkları bilinmektedir. Bu anlamda mûthos ve logos sadece biçim açısından değil, tanıtlayıcı ussallık değeri açısından da bir karşıtlık içerir. Yunan felsefesinin bir yandan mûthosu karşısına alsa da onu başka bir düzlemde söylencenin kendi tarzında ifade edip başka bir dile dökme çabasında olup olmadığı da bir tartışma konusudur. Aristoteles’e göre, mûthosta tanrısal bir doğruluk öğesi varsaymak onu felsefenin habercisi olarak görmek anlamına da gelir ve bu atalarımızın ve ilk düşünürlerin görüşlerini anlaşılır bulmanın bir yolu olarak karşımıza çıkar. Bu durumda mûthos antik Yunan kültüründe, logosun bir ilk taslağı olarak görülebilir. Bu kültürel devamlılık önemli olmakla birlikte zaman içinde antik Yunan’da mûthos sadece logos ile değil historia ile de ters düşen bir noktadan algılanmış ve giderek gerçekten var olmayan her şeyi ifade etmeye başlamıştır.

3. (Platon) Antik Yunan filozoflarının metinlerinde mûthos, hikâyeler şeklinde yer alırken modern dönemdeki düşünürler bu hikâyelerin yer alma biçimlerini tartışan ve mitlerin yazı öncesi toplumlardaki rolünü inceleyen kuramlar geliştirmişlerdir. Antik Yunan’da mûthosu felsefesinde yoğun biçimde kullanan filozoflardan biri de Platon’dur. Platon; Şölen, Phaidros, Phaidon, Devlet ve Timaios başta olmak üzere pek çok diyaloğunda söylencelere yer vermiştir. Devlet’te karşımıza çıkan hikâyelerin arasında Orphic ve Eleusis söylenceler bulunurken, Timaios’ta karşımıza çıkan anlatı Pythagorasçı bir söylence içermektedir. Platon kendi kültüründe varlığını sürdüren farklı söylenceleri metnine aktarmış olsa da her durumda ortak bir tavır sergiler: Söylenceler Platon için artık hesabı verilmeden nakledilegelen bir sözlü anlatılar bütünü değildir. Tam tersine mûthos artık Platon’un varmak istediği etik ilkeler için bir aracıya dönüşmüştür. Bu durumda Platon’un metinlerinde söylencenin ve edebiyatın, felsefenin amacına matuf olarak kullanıldığı, işlevsel bir değer taşıdığı söylenebilir. Mûthos ve logos her ne kadar Platon’un metinlerinde olduğu gibi birbirini destekleyen ve tamamlayan öğeler gibi görünse de, Aristoteles’le birlikte bu iki alan artık birbirinden ayrılır ve mûthos yeniden logosun karşısına yerleştirilir.

KAYNAKÇA

Aristoteles, Metafizik, İstanbul: Sosyal Yayıncılık, 1985.

Jean-Pierre Vernant, Eski Yunan’da Söylen ve Toplum, çev. Mehmet Emin Özcan, İstanbul: İmge Kitabevi, 1996.

Richard Sennett, Ten ve Taş: Batı Uygarlığında Beden ve Şehir, çev. Tuncay Birkan, İstanbul: Metis Yayınları, 2002.

Mircea Eliade, Mitlerin Özellikleri, Simavi Yayınları, İstanbul 1993.

Behçet Necatigil, 100 Soruda Mitologya, İstanbul, Gerçek Yayınevi 1969. 

Yazar : Şeyma KÖMÜRCÜOĞLU (Medeniyet Üniversitesi)