metafizik

[Tr. Alt. fizikötesi ] [İng. metaphysics] [Alm. Metaphysik] [Fr. métaphysique ] [Osm. mâba'det tabia ]: (Sözlük anlamı: Tabiat ötesi)- Takipçilerinden Rodoslu Andronikos’un Aristoteles’in fizik derslerinden sonraki konular/dersler için aldığı notları ta meta ta phusika (τὰ μετὰ τὰ φυσικά, 1.yy) adlandırmasıyla ortaya çıkmıştır.

1-(Etimolojisi) Batı düşünce tarihine eşlik eden kavramların başında gelen metafiziğin etimolojisinden başlamanın faydası vardır. Metafizik, meta ile phusis kelimelerinden müteşekkildir. Meta kelimesi “sonra, öte”; phusis kelimesiyse “değişim, gelişim meydana gelme” gibi anlamlara sahiptir. Her ne kadar Aristoteles ilk felsefe/prote philosophia  tanımlamasını kullanmışsa da Aristoteles’in verdiği derslerde öğrencileri tarafından alınmış notları 1.yy’da yaşamış takipçilerinden olan Rodoslu Andronikos’un konulara göre tasnif etmesi sonucunda metafizik kavramı düşünce hayatımıza girmiştir. Böylece Andronikos’un, doğa üzerine (ta phusika) derslerden sonraki ders(ler)/konu(lar) ya da (meta ta phsyka) anlamındaki tasnifi, metafizik kelimesini oluşturmuştur.

2-(Kavramsal Anlamı) Bu düzenlemeyle çelişmese de kavramsal anlamın olgunlaşması fizik dünyanın üstünde yer alan alemin ne’liği üzerine münhasıran yoğunlaşılmasıyla ilgilidir. Böyle olmasında antik Yunan dünyasının iki önemli filozofunun yani Parmenides ve özellikle Platon’un numenal alana ilişkin olarak felsefelerini belirlemelerinin etkisi vardır. Aslında Antik Yunan dünyası doğanın yani fenomenal alanın açıklanmasını kenara bırakacak bir yapıya sahip değildir. Nitekim Aristoteles’in metafizik olarak adlandırılan eserinin fenomenal dünyayı ontolojik ve epistemolojik boyutta açıklayan bir eser olduğunu söyleyebiliriz. Bu açıdan bakıldığında yani metafiziği Aristoteles’in hocası Platon üzerinden değerlendirdiğimizde metafizik, fenomenal ve numenal dikotomisinin ve felsefede yapısal bazı ekollerin yani realizm ve idealizm, empirizm ve rasyonalizm gibi karşıt görüşlerin oluşumuna da yol açmıştır. Aslında doğayı, doğaya içkin olarak açıklayan (realist) bilim ile aşkın olarak açıklayan (idealist) metafizik arasında yapısal bir gerilimin olduğunu söylemek mümkündür. Nitekim Kant bu yapısallığı akla dayandırarak teşrih etmek görevini Kritique der reinen Vernunft (Saf Aklın Eleştirisi) adlı eserinde yerine getirecektir.

3-(Aristoteles’te) Aristoteles’in, doğadaki değişime ilişkin açıklamalar yapan fizikçiler ile aşkın açıklamalar yapan filozofları kendi felsefesinde sentezlediğini düşünebiliriz. Aristoteles’in meseleyi incelemesi bu açıdan kavramın düşünce tarihindeki seyrini olmasa bile macerasını belirlemede önemli olacaktır. Metafizik adlı eser, her ne kadar 10 kitaptan/konudan oluşsa da bunların Latince numaralandırılması ve Yunanca harflendirilmesi sonucundaki tasnifi şöyle olmuştur: Α (I), α (II), Β (III), Γ (IV), Δ (V), Ε (VI), Ζ (VII), Η (VIII), Θ (IX), I (X), Κ (XI), Λ (XII), Μ (XIII), Ν (XIV). Her çeviride yanlışlık olmasa bile eksikliğin ya da aslında olmayan bir yorumlamanın olması muhtemeldir. Varlık olmak bakımından varlık (İng. being qua being) olarak çevrilmesine rağmen Aristoteles’in metafiziğin konusunu ifade eden te on he on cümlesiyle neyi kastettiğine dikkat etmek gerekir. Aristoteles hem antik Yunan dünyasına hem de kendi felsefi tavrına uygun olacak şekilde değişimin nedenlerini izah etmeye çalışıyordu. Bu nedenle varolanların varlık biçimlerini incelemek aslında onların değişiminin nedenlerini incelemek anlamına gelir. Metafiziğin tanımında yer alan te on he on ifadesi meselenin, varlığın değişimine ilişkin olduğunu gösterir. Nitekim antik Yunanca on (ὄν) (çoğulu onta, ὄντα), “olmak” (einai, İng. to be, Alm. sein) fiilinin geniş zaman halidir. Sözcük anlamı “oluş, varlık, mevcudiyet, olma, varoluş, varlık” (İng. being) demek olan to (τὸ), “canlı, yaşayan, varolan” anlamına gelir.

Bu bağlamda önemli bir husus te on he on ifadesiyle varlık olmak bakımından varlığın mı yoksa varlık olmak bakımdan mı varolanların incelenip incelenmediğidir. Varlığın, oluşumun içinde olan varolanlara ilişkin bir anlamı söz konusuyken bu oluşun dışında kalıp hep aynı biçimde varlık olmaklığa sahip bir anlamı da söz konusudur. İlki doğaya karşılık gelirken, ikincisi doğaüstü olarak Tanrı’ya veya tanrısal akıllara karşılık gelir. Böylece metafiziğin varlık olmak bakımında varlık kısmı teoloji merkezli iken; varolanların oluşumlarıyla yani doğayla ilgisi olması durumunda fizik merkezli olduğunu söyleyebiliriz. Bu aşamada Aristoteles’in üçlü tasnifini hatırlatmak faydalı olacaktır. Bu da fiziğin konusunun bağımsız ama değişkenlerden; metafiziğin konusununsa hem bağımsız hem de değişmeyen varlıkların incelenmesinden oluşmasıdır. Eğer ikisi arasındaki bağlantıyı neyin sağladığını düşünecek olursak Antik Yunan dünyasının buna matematik ve geometri olarak cevap verdiğini söylemek çok yanlış olmaz. Nitekim Aristoteles matematiğin bağımlı ama değişmeyen nesnelerin incelenmesinden ibaret olduğunu belirtir.  Ne var ki Aristoteles, hocası Platon gibi matematik ve geometri yerine mantığı metafiziğin merkezine yöntem; organon olarak yerleştirir. Bundan dolayı metafiziğin de ilk konusu aslında kanıtlamanın ilkeleri olarak tanımlanan mantığın ilkeleriyle ilgilidir.

4-(Ortaçağ’da) Ortaçağ’daki metafiziğe geçmeden önce arada kalsa da aracı olan yeni-platonculuğun varlığını ve önemini atlamamak gereklidir. Yeni-platonculuk her ne kadar hıristiyanlığa karşı olsa da özellikle ortaya koyduğu sudur teorisiyle felsefe ile İbrahimi dinler arasında kuvvetli bir bağ ihdas etmiştir. Ortaçağ metafiziğinin Antik Yunan’ın etkisinde olduğunu ama onun bir tekrarı olmadığını söylemeliyiz.

5-(Modern dönemde) Tanrı merkezli metafiziğin etkisinin azalmasına karşıt olarak özne merkezli bir metafiziğin oluştuğu bilinen bir husustur. Özne merkezli olmayı doğayı açıklamada kullanılan yöntemlerden ziyade doğayı kullanmadaki farklılığa dayandırmak daha yerinde olur. Doğayı anlamak için olan özne yerine, özne için olan bir doğa anlayışı metafiziğin de özneye göre olan bir faaliyet olarak değerlendirilmesinin yolunu açmıştır. Bu açıdan bakıldığında varlığın Tanrı, doğa ve insan denklemiyle açıklanmasını hedefleyen metafiziğin, giderek insan varoluşunun açıklanmasına dönüştüğünü görürüz.

KAYNAKÇA

Önder, Derya. “Parmenides’te Varlık ve Düşünme Bağlamında ‘var olan’ (on ti), ‘var-olan’ (eon) ve ‘var-olma’ (einai)”, Felsefe Arkivi, sayı 47, (2017/II): 25-43.

Peter van Inwagen, Meghan Sullivan  "Metaphysics". The Stanford Encyclopedia of Philosophy. https://plato.stanford.edu/entries/metaphysics/. Çevrimiçi 25 mayıs 2021

Yazar : Mehmet GÜNENÇ (İstanbul Üniversitesi)