Konfüçyüs

[Pinyin Kǒng Fūzi veya Kǒngzi ] [Wide Giles K'ung Fu-Tzu veya K'ung Tzu ] [1] [İng. Confucius ] [Alm. Konfuzius ] [Fr. Confucius] [Gln. Çn. [2] ve Sdl. Çn. [3] 孔夫子veya孔子 ]

MÖ.551-MÖ.479 arasında yaşamış, Çin düşünce tarihinin önemli düşünürü ve eğitimcisidir. Antik Çin’de Qin Hanedanı (MÖ.221-MÖ.207) öncesinde ortaya çıkmış olan düşünce akımlarından, daha yaygın olarak Konfüçyüsçülük adıyla bilinen, “Ru Düşünce Akımı”nın (儒家) kurucusu kabul edilir.

Yaşamı. Düşünür hakkında en eski ve güvenilir bilgiye, Han Hanedanı (M.Ö.206-M.S.220) döneminde yaşamış olan ünlü tarihçi Sima Qian’in (司馬遷) tarihi olay ve kişileri kaydettiği eseri Shi Ji’de (史記- Tarihçinin Kayıtları) rastlanmaktadır. Söz konusu kayıtta Konfüçyüs’ün Zhou Dönemi’nin ilk yarısı olan Bahar-Güz Dönemi’nde (春秋MÖ.770-MÖ.476) Lu Beyliği’nde (魯國) dünyaya geldiği, aile adının Kǒng (孔), ön adının Zhòngní (仲尼) olduğu bilgisi verilmektedir. Düşünür, kimi kaynaklarda Kǒng Qiū (孔丘) adıyla da anılmaktadır.  Kayıtlara göre Konfüçyüs’ün ataları Shang sülalesinin soylularındandır. Ancak babası Lu Beyliği’ne geldiğinde fakirleşmiştir. Babasının ölümünden sonra geçim derdi ile karşılaşan Konfuçyüs okumayı ve kendisini yetiştirmeyi bırakmamış, klasik metinlerden edindiği bilgileri halka aktararak, o dönemde yalnızca soylulara tanınan eğitim hakkını halka indirmiş, böylece Çin ulusunun büyük öğretmeni unvanına sahip olmuştur.

Düşüncesi. Konfüçyüs’ün yaşadığı dönem; merkezi yönetimin feodal hükümetler üzerindeki kontrolünü kaybettiği; ahlâki, siyasi ve sosyal çürümeyle birlikte karmaşanın ve savaşın baş gösterdiği bir çöküş dönemidir. Konfüçyüs, bu dönemde huzur ve barış ortamını yeniden sağlamak amacıyla, felsefesini ahlâk ve siyaset olmak üzere iki yönde geliştirmiştir.

Konfüçyüs, hükümdar ve yöneticilerin halkın üzerinde derin bir nüfuzunun olduğunu düşünür. Ona göre toplumsal düzenin temeli, hükümdarın kendisini iyi yetiştirmesine ve halkına iyi örnek olmasına bağlıdır. Konfüçyüs’e göre toplumun en küçük birimi olan aile, toplumun temelini oluşturur; devlet, ailenin genişlemesiyle oluşur. Aile içi hiyerarşi, toplumda ve devlette uygulanması gereken hiyerarşiyi; aile fertlerinin ilişkisi ise hükümdar ve tebaası arasındaki ilişkiyi yansıtır. Bu nedenle devleti doğru yönetebilecek ideal bir yöneticinin eğitimi ailede başlamalıdır.

Toplumda siyasi ve sosyal yaşamı düzenleyen kaideler, merasim ve âyinlerde uygulanması gereken ritüeller mevcuttur; bu bağlamda her birey; ismine, görevine ve mevkiine uygun tutum ve davranışlar sergilemekle ve sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. İnsana dışardan uygulanan kural ve yasalar, siyasal ve sosyal hayatın düzenlenmesinde önemli bir etkiye sahip olmakla birlikte; kişinin tutum ve davranışlarına yön veren içsel disiplini yalnızca sahip olduğu ahlâki değerler sağlayabilir. Bu bağlamda düşünür, ahlâk felsefesi kapsamında bir dizi prensip ortaya koymaktadır. Bunlar; doğruluk, dürüstlük, nezaket, sevgi, saygı, sadâkat, ölçülülük, bağışlayıcılık, cesaret, akılcılık, bilgelik gibi insan karakterini olumlu yönde şekillendiren erdemlerdir. Konfüçyüs bunlar arasında en çok beşeri ilişkilere temel oluşturan “sevgi” (“ren” 仁) kavramına dikkat çekmektedir. Çünkü ona göre; yaratılışı itibariyle iyi bir tabiata sahip olan insanın en doğal ve en gerçek duygusu sevgidir. Ayrım gözetmeksizin, iletişim kurduğu insanlara karşı sevgi hissedebilen bir kişi, diğer erdemleri de tabii olarak karakterinde barındırma potansiyeline sahiptir. Konfüçyüs düşüncesinde bu kişi, ister yönetici tabakasından ister halk arasından olsun, insan karakterinin ulaşabileceği en üst mertebe olan “ideal/üstün insan” (junzi 君子) mertebesine en yakın olan kişidir.                                                                         

Konfüçyüs, Çin uygarlığına 2500 yıldır hâkim olan ahlâki, siyasi ve sosyal kaidelerin kurucusu ve en güçlü savunucusudur. O, kendisinden önce kurulan Dao Düşüne Akımı’nın aksine metafizik konulara girmemiş, başka dünyalara dair sorulan sorulara cevap vermemiştir. Çünkü Konfüçyüs’e göre alemin nasıl yaratıldığı değil nasıl idare edildiği önemlidir. İnsan evrenin var olan düzenine ayak uydurduğu ve benzer bir düzeni toplum yaşamında kurduğu sürece ideal yaşam standartlarına sahip olabilir.

Etkisi. Konfüçyüs düşüncesi, onun öğretisini ölümünden sonra da takip eden ve aralarında Mengzi (孟子) ve Xunzi (荀子) gibi önemli düşünürlerin de bulunduğu öğrencileri tarafından yaşatılmaya ve geliştirilmeye devam edilmiştir. Konfüçyüs’ün bizzat kaleme aldığı bir eseri bulunmamakla birlikte; Ön-Qin dönemine ait olan pek çok klasik metni yeniden derlediği ve böylece eski geleneklerin nesiller boyunca aktarılabilmesine önemli bir katkı sağladığı bilinmektedir. Konfüçyüs’ün derlediği ve pek çok kayıtta Ru Ekolü’ne atfedilen “Beş Klasik” (五經); Şiirler Klasiği (詩經), Belgeler Klasiği (書經), Törenler Klasiği (書經), Değişimler Klasiği (易經) ve Bahar ve Güz Kayıtları (春秋) Çin uygarlığına temel oluşturan geleneksel düşüncenin yanı sıra; felsefe, politika, tarih, edebiyat gibi konuların nesiller arası aktarılmasını sağlayan önemli kaynaklardır. Ayrıca Konfüçyüs’ün öğrencileri tarafından kaleme alındığı bilinen ve düşünürün öğrencileriyle olan diyaloglarının kaydedildiği soru-cevap niteliğindeki Konuşmalar (論語), Konfüçyüs’ün düşüncelerini en doğru aktaran klasik metin sayılmaktadır.

KAYNAKÇA

Ma, Dawen ve Guo, Qiyong. Xinbian Zhonguo Zhexueshi [Yeni Derleme Çin Felsefe Tarihi]. Pekin: Renmin Chuban Shi, 2004.

Sima, Qian. Shiji [Tarihçinin Kayıtları]. Pekin: Zhonghua Shuju,1988.

Özerdim, Muhaddere. Büyük Bilgi ve Müzik Hakkında Notlar. Ankara: MEB Yayınları, 1963.

[1] Pinyin ve Wide Giles: Çince imlerin latinceye aktarılmasında kullanılan iki farklı transkripsiyon sistemidir.

[2] Geleneksel Çince (Taiwan-Hong Kong)

[3] Sadeleştirilmiş Çince (Ana Kara Çin)

Yazar : Gonca ÜNAL CHIANG (Ankara Üniversitesi)