Erasmus, Desiderius
[Tr. Alt. Roterdamlı Erasmus] [Lat. Desiderius Erasmus; Desiderius Erasmus Roterodamus ] [Alm. Erasmus; Erasmus von Rotterdam ] [Fr. Érasme; Érasme de Rotterdam ] [Eng. Erasmus; Erasmus of Roterdam]
1466-1536 yılları arasında yaşamış, Rotterdamlı ilahiyatçı ve felsefeci, Rönesans’ın ileri gelen hümanisti.
Yaşamı. Desiderius Erasmus, evlilik dışı bir birliktelik sonucu tahmini olarak 28 Ekim 1466 yılında Hollanda, Roterdam’da dünyaya gelir. Gerçi bu durum onun için her zaman utanç verici olsa da dokuz yaşındayken hayatına tekrar giren babası onun özgür sanatlarla eğitimi almasını sağlar. Erken yaşlarda Latin edebiyatıyla tanışan Erasmus, özgür sanatlarla uğraşarak zihnini klasik edebiyatın incelikleriyle donatır. Çocuk yaşta, bir veba salgınında annesini, ardından annesinin acısına dayanamayan babasını kaybedince, onunla vasileri ilgilenir. Vasileri tarafından zorla katı bir Katolik manastırına yazdırılır, ancak sağlığı sebebiyle orada uzun süre kalamaz, sıtma yüzünden uzun bir süre tedavi görür ve yaklaşık üç yıl sonra kendi isteğiyle, ikinci eğitimini almak üzere Emaus manastırına girer. Burada görece daha sakin ve yaşamdan el ayak çeken bir süreç yaşar ve ilk eserlerini kaleme almaya başlar. Sağlık sorunlarına rağmen dünyanın çeşitli yerlerine gidip kendini geliştirmek, araştırmalar yapmak arzusu içini kemirmektedir. 1492 yılından itibaren Kuzey Fransa Cambrai Piskoposu tarafından, mükemmel Latincesi ve dini eğitimleri sayesinde çevirmenlik görevine çağrılır, piskoposun yanında genç bir âlim olarak para kazanmaya başlar. Ardından Piskopostan izin alarak Paris’e gidip Grekçesini geliştirir ve çalışmalarına bir süre orada devam eder. Paris Üniversitesi’ndeki çalışmalarını yine sağlık sorunları yüzünden erken sonlandırmak zorunda kalır. Ardından Avrupa’da dolaşmaya başlar, uzun süre İngiltere’de kalır, sonra Padua, Bologna, Venedik, Roma’da bulunur; Paris’e, sonra Cambridge’e, oradan da Freiburg’a ve Basel’e gider. Kendini dünya vatandaşı olarak tanımlayan Erasmus, adeta bir seyyah gibi dolaşır, yaşamını Avrupa kütüphanelerinde araştırmalar yaparak, el yazmaları keşfedip, eser edisyonları çıkararak, üniversitelerde dersler vererek, karşı olduğu süslü Hıristiyan inanışları eleştirerek geçirir. Her zaman zayıf olan sağlığının iniş çıkışlarıyla geçen yaşamı 1536 yılının 12 Temmuz gününde Basel’de son bulur.
Eserleri ve düşüncesi. Erasmus aldığı klasik ilk eğitimin desteğiyle tüm yaşamını Latince ve Grekçe eserlerin ışığında inşa eder; tüm eserlerini Latince olarak kaleme alır. Henüz yirmili yaşlarının başında De Contemptu Mundi (Dünyadan El Ayak Çekme) isimli ilk eseri tüm manastır yaşamlarının bir sonucu ortaya çıkar, Erasmus’un yazdığı veya onun olduğu varsayılan yüze yakın eser vardır, bunların başlıcaları şunlardır; Novum Testamentum (Yeni Ahit), De Libero Arbitrio Diatribe Sive Collatio (Özgür İstenç Üzerine: Düşünceler veya Kıyaslamalar), Enchiridion Militis Christiani (Hıristiyan Askerin El Kitabı), Institutio Principis Christiani (Hıristiyan Prensin Eğitimi), Μωριας Εγκωμιον sive Stultitia Laus (Deliliğe Övgü), De Civilitate Morum Puerilium (Çocukların Ahlak Eğitimi Üzerine), De Duplici Copia Verborum ac Rerum (İkilik Üzerine: Şeylerin veya Sözlerin Çokluğu), hem Ciceronianus (Cicerocular Üzerine), Compendium Vitae (Yaşamımın Kısa Özeti).
Erasmus, Katolik Kilisesi'nin mütevazi kökenlerinden saptığına inanır. Ona göre Hıristiyanlığın ilk zamanlarında büyük sınıflandırmalar, piskopos veya başpiskopos sistemi yoktur, kiliseler küçüktür ve yerel topluluklara dayanır. Erasmus, Hıristiyan Kilisesi'nin bu erken döneminin bir altın çağ olduğuna ve kendisinin ve çağdaşlarının basit bir dindarlık uygulamasıyla bu döneme geri dönebileceklerine inanır. Bu yüzden endüljansa tamamen karşı çıkar. Yaşadığı dönemde, mevkiini ve mesleğini kötüye kullananlara, aşırılığa, kiliseyi bölmek için uğraşanlara karşı durur. Katolik kilisesinin eski yapısını koruması için uğraşan Erasmus, Papalığın din üzerinde kurduğu egemenliğe son vermesi, herkesin İsa’ya dönmesi gerektiğini savunur. Kendisiyle aynı görüşteki çağdaşlarını destekler nitelikte yazılar ve mektuplar yazmış olsa da herhangi bir sistemle birlikte Kiliseye fiilen karşı çıkmayı seçmez. Döneminin ileri gelen ilahiyatçılarından Martin Luther’le aynı tarafta yer alsalar da, Erasmus yalnızca onun düşüncelerini ifade etmesi konusunda destekçisi olur, fakat Lutherci olarak anılmayı seçmez. Erasmus yalnızca kendi kendisinin adamıdır, ne Papa’nın, ne bir kralın, ne de başka bir düşünürün yönetiminde olmayı seçmez.
Erasmus’un adını en çok duyuran çalışmasıysa 1509 yılında yazdığı Μωριας Εγκωμιον sive Stultitia Laus, yani Deliliğe Övgü eseridir. Thomas More ile yakınlıkları ve birlikte yaptıkları Latin ve Grek Edebiyatına dair okumaların etkisiyle harekete geçen Erasmus, ünlü Romalı satir yazarı Lucianus’a benzetilebileceğini itiraf ederek eserini, adından ilham aldığı dostu Thomas More’a ithaf eder. More’un soyadının Grekçesi Mωρός ve Latincesi Morus “delilik” demektir; Erasmus eserinin konusunu ve baş karakterini Stultitia adını verdiği ve kişileştirdiği Delilik yapar. Ancak bu Delilik’in, onun halkın bildiği soytarılıktan, gülünç duruma düşebilecek olan aşağı budalalıklardan tamamen farklı olduğu hemen anlaşılır ve bilgelikten ayırt edilmesi de oldukça güçtür. Eser Euripides’ten Platon’a, doğa bilimcilerden Stoa okuluna Antikçağın derin bilgisiyle önce deliliğin yapısını açıklar, sonra insanoğlunun türüne dair soruları ve türünün biricikliğini hatırlatır, Katolik kilisesini ve hiyerarşisini yeniden tanımlar. Erasmus, insanoğlunu şatafatlı hapishanesinden kurtarmak, gerçekleri tüm çıplaklığıyla göstermek için Delilik’in dilinden değişmez Hakikati söyler.
KAYNAKÇA
Crampton, Samuel Willard, Spiritual Leaders and Thinkers: Desiderius Erasmus, Chelsea House Publications, 2004.
The Erasmus Reader, Ed. Rummel, Erika, Heritage, University of Toronto Press, 1990.
Collected Works of Erasmus, Vol. 70, Ed. O’Malley, John W., University of Toronto Press, 1998.
Erasmus, Deliliğe Övgü, çev. Dürüşken, Çiğdem, Alfa Yayınları, 2020
Yazar : Bengü CENNET COŞKUN (İstanbul Üniversitesi)