duygudaşlık

[Alm. Sympathie ] [Fr. sympathie ] [İng. sympathy ] [Yun. sympátheia > σῠμπᾰ́θειᾰ > birlikte συμ- [sum-] + his πάθος [páthos] ]

1.(Genel olarak) İmgelem yolu ile başkasının duygularını paylaşma ve kişinin kendisini başkasının duyguları ve içinde bulunduğu durum ile özdeşleştirmesi, duygu ortaklığı.

2.(Antikçağ Felsefesinde) Birlikte duygulanma hali, birlikte etkilenim, kozmik etkileşim.

a.(Aristoteles’e göre) Poetika’da Aristoteles sympátheia’yı eleos (ἔλεος acıma) üzerinden kurgular. Acıma duygusu kişiyi keder ve acı içinde olan başkasının duygularını paylaşmaya sevk eder. Hak etmediği halde acı çeken kişiye karşı duyulan acıma ile onunla kendi aramızda bulduğumuz benzerlik duygu ortaklığına sebep olur. Nikomakhos’a Etik’te de Aristoteles birlikte neşelenen ve birlikte acı duyanların dost olabileceğini söyler. Sevinci ve kederi paylaşma ve acı ile kederi aynı anda hissetme erdeme dayalı dostluğun koşuludur.

b.(Stoacılara göre) Kozmik etkileşim. Canlı bir organizma olan evrenin parçalarının birbiri ile yakın ilişkisi ve etkileşim hali. Tıpkı bir bedenin organlarının birbiri ile etkileşim içinde olması gibi. Sympátheia evrenin birliğini açıklayan ve işleyişine özgü bir özelliktir. Khrysippos ve Poseidonios tarafından evren ve parçaları arasındaki ilişkiyi ifade etmek için kozmik sempati (sympátheia) kavramı kullanılmıştır.  Kozmik sempati evrene içkin olan tanrının etkinliğinin sonucudur.

c.(Plotinos’a göre) Kozmik etkileşim. Stoacıların kozmik sempati öğretisini benimseyen Plotinos’a göre de evren canlı bir organizmadır ve parçaların birbirini etkilediği birlik içinde olan bir bütündür.  Maddi dünyanın tüm öğeleri dünya ruhu tarafından bir arada tutulur ve bütün öğeler karşılıklı etkileşim ve uyum içindedir.

3.(Leibniz’e göre) Evrensel bağlantılılık. Evren tek bir parçadır ve varolan her şey birbiri ile ve diğer şeylerle bağlantılıdır. Evrendeki her parçanın birbiri ile bağlantılı olması durumu evrendeki uyumun göstergesidir.

4.(18. yüzyıl felsefesinde) İmgelem aracılığıyla kişinin kendisini başkasının yerine koyması. Duygu ortaklığı. Duygudaşlık kavramının etimolojik kökenine inildiğinde farklı kullanımlara rastlansa da kavramın asıl gelişimi on sekizinci yüzyılda gerçekleşmiştir. Bu yüzyılda kavramın kullanımı bağlam değiştirmiş ahlak ve toplum felsefesi ile psikolojinin konusu olmuştur. Francis Hutcheson’dan sonra David Hume ve Adam Smith ile devam eden duyguculuk (sentimentalism) geleneğinin temel kavramıdır. İnsanın ahlaki doğasına ve doğal toplumsallığına işaret eden bir kavram olarak kullanılmıştır. 

a. (Hume’a göre) Başkalarının duyguları ile kendi duygularımız arasında kurduğumuz duygusal iletişim. Ahlaki yargıları duygudaşlık mekanizması ile açıklayan Hume’a göre duyguların dışa vurumu olarak nitelendirilen birtakım fizyolojik değişiklikler duygudaşlığı tetikler. Failin çehresi, tutumları ve mimiklerindeki değişiklikler ile yakınlık (contiguity) ve benzerlik (resemblance) gibi özellikler gözlemcinin fail ile benzeşim ve özdeşim kurmasını kolaylaştırır. Duygu aktarımı imgelem sayesinde gerçekleşir. Ahlaki yargılarımız, ahlaki onama ve kınama gözlemcinin duygularının failin duyguları ile örtüşüp örtüşmemesiyle ortaya çıkar.

b. (Adam Smith’e göre) Gözlemcinin imgelem yolu ile kendini failin yerine koyarak kendini failin içinde bulunduğu durum ile özdeşleştirmesi. Smith bilhassa kendi duygudaşlık kuramını benmerkezci sistemlerden ayırmak amacı ile gözlemcinin kendi benliğinden sıyrılarak kendini failin yerine koyması ve failin içinde bulunduğu duruma benzer bir durumda ne hissedeceğini tasavvur etmesi üzerine inşa eder. Böylelikle Smith’in duygudaşlık tasarımı durum duygudaşlığına denk düşer. Gözlemcinin duygularının failin duygularıyla uyumu ile gerçekleşen duygudaşlık tıpkı Hume’da olduğu gibi ahlaki yargıların, ahlaki onama ve kınamanın kaynağıdır.

5.(Arthur Schopenhauer’e göre) Başkasının acısına ortak olma, kişinin başkasının acısını kendi acısı gibi hissetmesi. İstenç tarafından belirlenen dünyadaki acı ve kötülükten kurtuluş yolu istemeden kurtulmakla mümkündür. İnsanı gerçek kurtuluşa götüren şeylerden biri de kişinin başkalarının acısını paylaşması ile ortaya çıkan duygudaşlıktır. Schopenhauer duygudaşlığı merhamet (Alm. Mitleid) ile eş anlamlı kullanır. Merhamet aynı özün paylaşıldığının bilincinde olarak ben ve ben olmayan ayrımının ortadan kaldırılması anlamına gelir.

6.(Max Scheler’e göre) Duygusal iletişim, duygu paylaşımı. Scheler’e göre duygudaşlık gözlemcinin kendini failin yerine koyması ya da onun durumuyla özdeşim kurması anlamına gelmez. Duygudaşlık, gözlemcinin failin duygularının farkında olması, kavraması ve bu duygulara iştirak etmesi demektir.

KAYNAKÇA

Aristoteles. Poetika. Çevirenler Ari Çokona ve Ömer Aygün. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2016.

Hume, David. İnsan Doğası Üzerine Bir İnceleme. Çeviren Ergün Baylan. Ankara: Bilgesu Yayıncılık: 2009.

Peters, Francis E. Antik Yanan Felsefe Terimleri Sözlüğü. Çeviren Hakkı Hünler. İstanbul: Paradigma Yayıncılık, 2014.

Scheler, Max. The Nature of Sympathy. London & New York: Routledge, 2008.

Schliesser, Eric (Ed.) Sympathy: A History. Oxford: Oxford University Press, 2015. 

Smith, Adam. The Theory of Moral Sentiments. (Ed.) D. D. Raphael & A.L. Macfie. Indianapolis: Liberty Fund, 1982.

Yazar : Işıl ÇEŞMELİ (Selçuk Üniversitesi)