doğal durum

[Tr. Alt. doğa durumu ] [İng. state of nature ] [Fr. état de nature ] [Alm. Naturzustand ] [Es. T. hâl-i tabîî ]

1-(Genel anlamıyla) İnsanların devlet olmadan veya kurulmadan önce içinde yaşadıkları düşünülen varsayımsal durum; toplumsal sözleşme öncesi insan yaşamını betimleyen ifade; medeniyetsizlik hali; insan yaşamının ilkel durumu; birey ve/ya toplum yaşamında yapay/sonradan olan hiçbir şeyin henüz yerleşmemiş olduğu ilksel durum.

2-(Doğal hukuk kuramında) İnsanlar tarafından yapılmış pozitif yasaların geçerli olmadığı, bunun yerine insanların kendi aralarındaki ilişkileri ve toplumsal yaşamı,  doğanın mevcut yasalarına uygun olarak akıl yoluyla ulaştıkları bir takım yazılı olmayan kurallara göre düzenledikleri ortam.

3-(Sözleşmecilerde) 17. ve 18.yy’larda yaşamış bir grup filozofun, insanların bir sözleşme ile siyasal birlikler kurarak kendi rızalarıyla devletler içinde yaşamaya geçmeden önceki hallerine verdikleri isim. Sonradan sözleşmeciler olarak adlandırılacak olan bu filozofların asıl amaçları, devletin nasıl ve neden kurulduğunu anlamaktır. Thomas Hobbes, John Locke ve Jean-Jacques Rousseau gibi filozoflar, sivil toplumun/devletlerin kurulmadan önceki durumuna ilişkin, bu döneme ait bilgi kaynaklarının yeterli olmaması dolayısıyla, varsayımsal bir geçmiş kurgusu inşa etmişlerdir. Buradaki amaç hiçbir zaman bu devlet öncesi durumu tüm gerçekliğiyle yansıtmak olmamıştır. Bu filozofların doğal durum ismini verdikleri koşula yönelik merakları, bir anlamda aslında devleti, onun ne olmadığını söyleyerek anlama çabası olarak görülebilir. Bunu yaparken, sivil toplum/devlet durumunu oluşturan temel öğeler olarak düşündüğümüz şeyleri kaldırdığımızda, insan yaşamının nasıl bir hal alabileceğine ilişkin hayali bir geriye bakış oluşturmak esas olmuştur. Devlet öncesi durumun nasıl olduğuna ilişkin yapılan tasvirler, bize devletin kurulmasına sebep olan zorunlulukların neler olduğunu da gösterir.

  i-(Thomas Hobbes’da) Bu durum, onun ünlü ifadesiyle, herkesin herkesle savaşıdır (Bellum omnium contra omnes). Hobbes’a göre, insanlar doğal olarak bedensel ve zihinsel yetenekleri bakımından eşit yaradılışa sahiptirler. Üstelik sadece eşit olmakla kalmazlar, bir de aynı şeyleri arzularlar. Ancak arzulanan şeyler, hepsine yeter sayıda ve nitelikte olmadığından ve hepsinin de bu yetersiz şeyler üzerinde doğal olarak eşit hakları bulunduğundan, bu ister istemez çatışma yaratır. Anlaşmazlıkları çözecek, herkesçe kabul edilmiş ve kararlarına saygı duyulan bir üst merci olmadığı için de bu durum onları yaşamlarının sürekli tehdit altında olduğu bir savaş ortamı içine sokar. Bu yüzden Hobbes’a göre, doğal durum aynı zamanda, insan hayatının “yalnız, yoksul, kötü, vahşi ve kısa” sürdüğü bir savaş durumudur.

  ii-(John Locke’ta) “İnsanların doğa yasalarının sınırları dahilinde” istedikleri gibi davranabildikleri “yetkin bir özgürlük durumudur”. Aslında Locke’un doğal durumu, sivil toplum durumundan çok da farklı değildir. İnsanlar ekip-biçer, mülkiyet edinir, para ile alışveriş eder ve karşılıklı kabul edip vicdanen benimsemiş oldukları bir kurallar ya da doğa yasaları dizisine uyarak barış ve huzur içinde yaşarlar. Ancak bu ideal durum, insanların sayılarının artması ve yeryüzünde sorun çıkarmaksızın paylaşılabilecek kaynakların azalması ile giderek tehlikeye girer ve artık devam ettirilemeyecek bir noktaya gelir.

   iii-(J. J. Rousseau’da) İnsanın içinde yaşamış olduğu en ideal durumdur. Rousseau, doğayı ve doğal yaşamı her fırsatta över. Devlet veya medeniyet durumuna geçişi bir gerileme olarak görür. Ona göre, kendisinden önceki filozofların devlet durumunu övmeleri aslında doğal durumu, toplum durumunda edinmiş oldukları fikirler ile ele alıp değerlendirmelerinden kaynaklanmaktadır. Böylece doğal durum hem sivil toplum/devlet durumunun sorunlarına sahip hem de daha da yetersiz bir durum gibi tasvir edilmiştir. Oysa, doğal durumdaki insanlar, mülkiyete veya başkalarının onayına ve sevgisine ihtiyaç duymadıkları için doğayla uyumlu, mutlu ve kendilerine yeter bir şekilde yaşarlar. Bu aynı zamanda herhangi bir şey için mücadeleye girilmesinin gerekmediği bir tür barış durumudur.

4-(Çağdaş Siyaset Felsefesi’nde) Birbirlerine karşıt olmakla birlikte, John Rawls ve Robert Nozick ortaya koydukları siyaset teorilerine ilişkin açıklamalarında doğal durum söyleminden yararlanmışlardır.

i-(Rawls) A Theory of Justice (Bir Adalet Teorisi) isimli eserinde, orijinal pozisyon (İng. original position) dediği varsayımsal bir başlangıç durumundan bahseder. Bu durum içinde insanlar devlet/sivil toplum durumundan tamamen habersiz olarak bir cehalet peçesi (İng. veil of ignorance) altında temel adalet ilkelerinin neler olması gerektiğini belirlerler. Rawls, bu varsayımsal durumu, insanların başka hiçbir siyasal ve toplumsal mesele ile ilgilenmeden tamamen eşit ve hakkaniyetli bir adalet yapısını nasıl ortaya koyabileceklerini göstermeye çalıştığı bir tür beyin jimnastiği olarak ortaya koyar.

ii-(Nozick) Anarchy, State and Utopia (Anarşi, Devlet ve Ütopya) isimli eserinde, doğal durum varsayımına dayanarak devletin ortaya çıkış koşullarını keşfetmeye çalışır. Nozick’in buradaki orijinal fikri, doğal durumdan devlete geçiş sürecini sağlamak için insanların özel olarak bir rıza göstermesinin gerekmeyeceğidir. Zira, insanların kendi koşullarını iyileştirme eğilimi sonunda hiçbir anlaşmaya gerek kalmadan nihayetinde bir tür minimal devlet yapısının ortaya çıkmasını sağlayacaktır.

KAYNAKÇA

Hobbes, Thomas. Leviathan. Çeviren Semih Lim. İstanbul: YKY, 2001.

Locke, John. Two Treatises of Government. Editör Peter Laslett. 14. Basım. Cambridge: Cambridge University Press, 2003.

Murteza, Gökhan. Doğal Durum ve Devlet. İstanbul: Pinhan Yayıncılık, 2020.

Rawls, John. Bir Adalet Teorisi. Çeviren Vedat Ahsen Coşar, Ankara: Phoenix Yayınevi

Rousseau, Jean-Jacques. İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı. Çeviren Rasih Nuri İleri. İstanbul: Say Yayınları, 2010.

Nozick, Robert. Anarşi, Devlet ve Ütopya. Çeviren Alişan Oktay, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi, 2015

Yazar : Gökhan Murteza (Kırklareli Üniversitesi)