Antik Felsefe

 [Alm. Philosophie der Antike [Fr. Philosophie Antique ] [İng. Ancient Philosophy ]

Genel Tanımı. Felsefe tarihiyle ilgili yapılan sınıflandırmada Avrupa veya Batı felsefesi açısından Eski Yunan ve ardından gelen Roma felsefesine mal edilen ve yaklaşık olarak M.Ö. 500 ve M.S. 500 yılları arasındaki felsefi faaliyetlerin gerçekleştiği döneme verilen isimlendirmedir. Bununla birlikte bu dönemin Thales ile başladığı ve genel anlamda Yeni Platonculuğun etkileri ile, özel olarak ise Simplikios ile birlikte tamamlandığı felsefe tarihçileri tarafından kabul edilmektedir. Tarihsel açıdan bu dönemin önemi İslam ve Hristiyan kültürlerinin ortak noktalarına olan katkısıyla birlikte, genel anlamda Batı kültürünün temelini oluşturması olarak ifade edilir.

Felsefi Problemler Açısından Tanımlanması. Bu bin yıllık dönem ilk kısmı olan Antik Yunan felsefesi, Sokrates’i temel alan bir sınıflandırma doğrultusunda Sokrates öncesi ve Sokrates sonrası dönem olmak üzere ikiye ayrılır. Sokrates öncesi dönem temelde evrenin ana maddesi ve değişim problemi doğrultusunda şekillenirken, Sokrates sonrası filozoflardaki temel problemler ise insan merkezli -ahlak ve siyaset üzerine- sorunlara odaklanan yeni bir döneme karşılık gelir. Sokrates temelli bu ayrım, Sokrates’in felsefi etkinliğinin yanı sıra felsefi ve toplumsal değişimin altını çizen bir ayrım olarak ifade edilir. Sokrates’in öğrencisi olan Platon’un ve onun da öğrencisi olan Aristoteles’in felsefenin konu aldığı alanlardaki sistematik çalışmalarıyla doruk noktasına çıkmış olan bu dönem aynı zamanda Antik Yunan felsefesinin Klasik dönemi olarak da adlandırılır.

Sokrates Öncesi dönem özellikle ticaret yoluyla zenginleşmiş olan Milet kentinde başlamıştır. Dönemin ilk 300 yılına tekabül eden zaman dilimine karşılık gelir. Bu 300 yıllık dönemde, mito- poetik düşünceden koparak felsefi düşünceyi başlatan evrene ve doğaya yönelmenin ilk örneklerini bulmak mümkündür. Doğaya dair problemler doğaüstü temellendirmeler yerine doğanın bizzat kendisiyle açıklama eğilimi bariz bir güç kazanmaya başlamıştır. Aristoteles’in ifade ettiği gibi felsefenin merakla başlaması kişinin hali hazırda kendisine sunulanla yetinmeyip, şeylerin niçin oldukları gibi olduklarını anlamaya çalışması Miletli filozoflarla başlamış bir gelenek olarak bu ilk 300 yılın temel eğilimini belirlemiştir.

M.Ö. 5. yy’da başlayan Klasik Dönem ise bu 300 yıllık dönemin temel eğiliminden farklı bazı özelliklere sahiptir. Sofistler ile başlayan insana dair soruları merkeze olan bu dönemdeki felsefe geleneği Sokrates’ten itibaren bir kırılma geçirerek, bugün bildiğimiz tüm felsefe disiplinlerine ait hemen hemen tüm sorunları ele alan bir şekilde Platon ve Aristoteles ile birlikte sistematik bir yapı kazanmıştır.

Aristoteles sonrası dönemin ana belirleyicisi ise, felsefenin Yeni Platonculuğun da etkileri ile birlikte yeniden dini ve mistik gerekçeler ile açıklanmaya başlaması olmuştur. Sistematik filozoflar Aristoteles ve Platon’un etkileri ile kurulan dört felsefe okulunda bu dönemin felsefe çalışmaları gerçekleşmiştir. Bu okullar şöyle sıralanabilir: Akademi, Peripatetik okul, Epikürosçu ve Stoacı okullar. Bu dönemin en önemli özelliği felsefenin hemen hemen bütün disiplinlerinin ele alınmasıdır. Mantık, siyaset, fizik, metafizik ve etik gibi bütün disiplinler bu okullar tarafından ele alınmıştır. Özellikle Aristoteles mantığı Stoacılar tarafından doğru bilgiye ulaşmanın bir aracı olarak görülmüştür. Aynı zamanda doğaya dair fikirler, neredeyse hiç değiştirilmeden Sokrates Öncesi filozofların ele aldığı doğrultuda kabul görmüşlerdir. Stoa öğretisi, Herakleitos'un fiziğini, Epiküros ise Demokritos'un atomcu görüşünü büyük bir değişiklik yapmadan benimsemiştir. Ancak bu dönemin en çok üzerinde durulan disiplininin Etik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu dönemde insan, kent devletin yıkılmasıyla birlikte imparatorluğun hüküm sürdüğü yeni bir hayat tarzına ayak uydurmak zorunda kaldığından dolayı iyi bir yaşam sürmek adına yeni bir arayışa girmiştir.

Antik Felsefe’nin son dönemine, M.Ö. 2. yüzyılda Roma’da başlayan, Grekçe ve Latince gerçekleşen Roma Felsefesi ismi verilmektedir. Felsefenin Pratik disiplinlerine yoğun bir ilgi duyulan bu dönem, Epikürosçuluk, Kuşkuculuk ve Stoacılık’ın etkileri ile şekillenmiştir. Bu bakımdan Roma felsefesi kendisine özgün bir tarihsel dönem olmaktan ziyade, Yunan düşüncesinin sadık bir takipçisi ve bir devamı olarak kalmıştır. Dönemin filozofları sözü edilen ekollere göre sınıflandırılmakta, bunlara ek olarak ilk dönemlerinde Aristotelesçi ve Platoncu etkileri, ardından Augustinus öğretisinin etkisi görülmüştür.

Epikrosçuluk, imparatorluğun zevke ve eğlenceye düşkün olarak tabir edilecek olan yüksek sınıfında benimsenmiş ve M.Ö. 1. yüzyılda yaygınlık göstermiştir. Kuşkuculuk ise Marcus Tullius Cicero'nun (M.Ö. 106-43) temsiliyle ve filozofun Yunan felsefesinin sosyal politik öğretileri üzerine oluşturduğu eklektik bir sistem ile kabul görmüştür. Ancak Romalıların politik yaşam ideallerine ve etiği felsefenin merkezine yerleştirmesi bakımından en çok benimsedikleri ekol Stoacılık olmuştur. En önemli temsilcileri arasında Lucius Annaeus Seneca (MÖ 4 - MS 65), Marcus Aurelius (M.S. 121 -M.S. 180) ve Epiktetos (M.S. 55 – M.S. 135) yer almaktadır.

KAYNAKÇA

Aristoteles. Metafizik. Çeviren Ahmet Arslan. İstanbul: Sosyal Yayınlar, 1996. Dürüşken, Çiğdem. Antikçağ Felsefesi. İstanbul: Alfa Yayıncılık, 2014.

Gökberk, Macit. Felsefe Tarihi. Ankara: Remzi Kitapevi, 2019.

Hadot, Pierre. İlkçağ Felsefesi Nedir? Çeviren Muna Cedden. Ankara: Dost Kitabevi, 2017.

Yazar : Erman KAR (Çankırı Karatekin Üniversitesi)