Adorno, Theodor W.

1903-1969 yılları arasında yaşamış filozof ve Eleştirel Teori’nin (Frankfurt Okulu’nun) ilk kuşağının önde gelen isimlerinden. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’daki en önemli filozoflardan ve sosyal eleştirmenlerden biri haline gelmiştir. Düşünürün sosyal eleştirmenliğinin pek çok farklı ilgisi olduğu söylenebilir. Bu sebeple Adorno literatürde sadece bir filozof olarak değerlendirilmez, aynı zamanda sosyolog, psikanalist, kültür eleştirmeni, müzikolog ve kompozitör olarak yorumlanır.

Yaşamı ve temel eserleri. Theodor Wiesengrund Adorno, 1903 yılında Frankfurt’ta Yahudi ve Katolik bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Daha erken yaşlarında kuvvetli bir müzik yeteneğine sahipti. 18 yaşına geldiğinde üniversitede felsefe, müzik ve psikoloji eğitimi alıyor ve müzik eleştirileri yayınlıyordu. Edmund Husserl’in fenomenolojisi üzerine doktorasını 1924 yılında tamamladı ve ardından Alban Berg ile kompozisyon çalışmak üzere Viyana’ya taşındı. Frankfurt’a döndükten sonra, Şafak (Anbruch) adlı müzik dergisinin editörlüğünü yaparken, Macar Marksist filozof ve eleştirmen Georg Lukács’ın Tarih ve Sınıf Bilinci (Geschichte und Klassenbewußtsein) adlı kitabını okudu. Bu çalışmadan sonra Hegelci Marksizme olan ilgisi yoğunlaştı. 1930’ların hemen başında postdoktora tezini tamamladı: “Kierkegaard: Estetiğin İnşası”. 1923 yılında tanıştığı Walter Benjamin’le geliştirdiği yoğun temasın etkileri bu çalışmasında iyiden iyiye açığa çıkmıştı. Nazilerin iktidara gelmesinden birkaç yıl sonra Almanya’dan sürgün edilen Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün (literatürde daha sonra Frankfurt Okulu olarak anılacak) bir üyesi olarak, Max Horkheimer’la birlikte çalışmak üzere ABD’ye taşındı. 1940’lı yıllarını önce New York’ta, sonra Los Angeles’ta geçirdi. Bu dönemde Enstitü direktörü Horkheimer’la birlikte modern rasyonalitenin ve bilimsel mantığın araçsallaşarak nasıl barbarlığa dönüşebileceği üzerine fragmanlardan oluşan Aydınlanmanın Diyalektiği’ni (Dialektik der Aufklärung, 1947), Schoenberg ve Stravinsky’yi modern müziğin önemi bağlamında karşılaştıran Yeni Müziğin Felsefesi’ni (Philosophie der neuen Musik, 1949), en çetin yapıtlarından biri olan Minima Moralia’yı (1951) yazdı ve Berkeley’deki ‘Antisemitizmin Doğası ve Kapsamı Projesi’nin bir parçası olan Otoriteryan Kişilik (The Authoritarian Personality, 1950) projesinin katılımcılarından biri oldu. Savaştan sonra Frankfurt’a döndü ve 1956’da yeniden kurulan Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü’nün ilk kadrolu profesörlüğünü aldı. 1960’lar boyunca ahlak felsefesi, metafizik, diyalektik, tarih felsefesi ve özgürlük üzerine dersler verdi; felsefe ve estetik üzerine başlıca metinleri olan Sahicilik Jargonu (Jargon der Eigentlichkeit, 1964), Negatif Diyalektik (Negative Dialektik, 1966, eser Adorno’nun metafizik ve epistemoloji üzerine magnum opus’u olarak kabul edilir,) ve Estetik Teori (düşünür eseri tamamlayamamıştır, Ästhetische Theorie, 1970) ve diğer projeler üzerinde çalıştı ve sürekli sosyal, politik ve kültürel konularla ilgili olarak kamusal yaşamda aktif oldu. 1969’da İsviçre’de tatildeyken geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti.

Etkilendikleri. Kant felsefesi ve yeni-Kantçılık, Alman sosyoloji geleneği (G. Simmel, M. Weber vb.), Alman İdealizmi (özellikle Hegel), F. Nietzsche, S. Kierkegaard, psikanaliz (özellikle S. Freud), Marx ve K. Korsch, G. Lukács’ın heterodoks Marksizm okumaları, Viyana Müzik Okulu (atonal müzik anlayışı – Arnold Schoenberg, Alban Berg, Anton Webern), W. Benjamin, S. Kracauer, avangart sanat hareketleri (özellikle edebiyat, müzik ve resim alanlarında).

Eleştirel Sosyal Teori. Horkheimer’ın ifadesiyle geleneksel teori ilgisini Descartes’ta bulmaktayken, eleştirel teori ilgisini Marx’ta bulmaktadır. Adorno’nun sosyal teorisinin temel amacı da Marx’ın temel analizlerini “geç kapitalizm”e uygulanabilir hale getirmeye çalışmaktır. Ne var ki Marx’ın meta analiziyle hemfikir olmasına rağmen Adorno, onun meta fetişizmi eleştirisinin yeterince ileri gitmediğini düşünür. Bu yüzden düşünüre göre kapitalizmin yapısal değişiklikleri; üretim güçleri ve üretim ilişkileri arasındaki diyalektik, devlet ve ekonomi arasındaki ilişki, sınıflar sosyolojisi ve sınıf bilinci, ideolojinin doğası ve işlevi gibi bir dizi konunun gözden geçirilmesini gerektirmektedir. Bu çabada Adorno’ya eşlik eden temel kavram şeyleşme kavramıdır.

Modern özne, akıl ve Aydınlanma. Adorno ve Horkheimer sürgünde Aydınlanmanın Diyalektiği’ni kaleme aldıklarında, Eleştirel Teori’nin özgürleştirici praksis felsefesinin programı radikal olarak tersine döner. İnsanın doğa üzerindeki rasyonel hakimiyeti, insanın modernite serüvenindeki özneleşme çabası içsel bastırma pahasına gerçekleşmektedir; uygarlık bir insanlaşma süreci değil, akıl ve bilim yoluyla uygarlaştırılan benliğin zaten kırılgan olan bütünlüğünü tehdit eden “ötekilere” karşı şiddetli saldırganlık patlamalarıyla kendini gösterecek olan ruhun bastırılması ve disipline edilmesinin karanlık bir gelişimidir.

Özgürlük ve Tarih. Adorno özgürlük problemini özgür iradeye ilişkin metafizik soruya yoğunlaşarak değil, tarih ile ilişkisi bağlamında ele alır. Düşünüre göre özgürlük ve tarih ayrılamazdır çünkü özgürlüğün anlamı ancak onun insan deneyimi ve pratiğinde oynadığı farklı roller aracılığıyla belirlenebilir. Bu da Adorno’yu özgürlüğü diyalektik olarak kurulan bir kavram olarak incelemeye zorlar çünkü özgürlük, baskının değişen formlarında somutluk kazanmaktadır. Düşünüre göre bu ilişkinin kırılma noktası İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan soykırımdır. Soykırımdan sonra tarihle özgürlük arasındaki ilişkinin ancak içkin bir ütopyanın konusu olabileceği fikri ağır basmaya başlamıştır.

Negatif Diyalektik. Adorno, Negatif Diyalektik çalışmasının amacını diyalektiği özdeşlik ilkesinin önceliğinden kurtarmak şeklinde ifade eder. Ama bunu diyalektiğin gücünü azaltmaksızın gerçekleştirmeye çalışır. Başka bir ifadeyle, bizden diyalektiğin sonucunun her zaman olumlayıcı olacağı fikrini reddetmemizi ancak bunu diyalektiği açıklayıcı bir model olarak geride bırakmadan yapmamızı talep eder. Batı felsefesine hâkim olan özne teorisinin eleştirisi olarak özdeşlik ilkesinin eleştirisi bu ilkeyi kuşatan ve gizleyen iktidar ve tahakküm biçimlerini parçalamayı amaçlar. Negatif diyalektik, sistemleri parçalayan bir anti-sistem olarak bireysel ve toplumsal acıların üstesinden gelmek için hem mikro hem de makro düzeyde henüz gerçekleşmemiş olasılıkları açmak için tasarlanır. Ne var ki bu olasılıklar alternatif bir bütüne işaret eden pozitif ütopyalar olarak konumlanmaz.

Sanat ve Direniş. Adorno, kitleleri manipüle etme gücüne sahip, bireyleri kendi rızalarıyla katıksız bir döngü içinde saklı tutan ve böylece onları şeyleşmiş toplumsal ilişkilere alternatif olabilecek başka bir dünya fikrinden uzak tutma gücüne sahip kültür endüstrisinin ürünlerine direniş gösterebilecek tek özerk alanın sanat olduğunu ileri sürer. Sanatın bu direnişi düşünüre göre ancak geleneksel estetik formlarının (uyuma dayalı, haz veren formların) olumsuzlanmasıyla gerçekleştirilebilir. Adorno’nun modernist sanat anlayışı olarak ifade ettiği bu yaklaşım, isimleri Viyana Müzik Okulu ile anılan A. Webern ve A. Berg’le birlikte 12 ton müziğin en önemli temsilcisi Schoenberg’le ilişkilendirilir. Düşünür forma dayalı olumsuzlama yoluyla hareket eden bu özdeşsizlik estetiğine dönüştürücü bir güç atfeder.

Etkileri. Adorno’nun etkisinin kapsamı, araştırmasının disiplinlerarası karakterinden kaynaklanmaktadır. Düşünür caz eleştirisinden astroloji yazılarına, pozitivizm tartışmasından varoluşçuluk değerlendirmesine kadar çağının pek çok güncel konusuna temas etmiştir. Aynı zamanda, özellikle Batı felsefesindeki farklı gelenekleri incelerken takındığı titiz tavır ve çağdaş Batı toplumuna yönelik eleştirisinin radikalliği düşünürü ön plana çıkarmıştır. Eleştirel Teori’nin ikinci ve üçüncü kuşak temsilcileri (öğrencisi ve asistanı olmuş Jürgen Habermas, Axel Honneth, Seyla Benhabib), Michel Foucault (modernite bağlamında özne ve iktidar analizleri), Jacques Derrida (dil ve yapısöküm), Raymond Geuss vb. Adorno’nun düşüncesinden etkilenmişlerdir.

KAYNAKÇA

Benhabib, Seyla, https://www.bostonreview.net/articles/seyla-benhabib-instanbul-frankfurt-reflections-legacy-critical-theory/, erişim tarihi 28.06.2023.

Bowie, Andrew, Theodor W. Adorno: A Very Short Introduction, Oxford: Oxford University Press, 2022.

Jay, Martin, Adorno, çev. Ünsal Oskay, İstanbul: Der Yayınları, 2001.

Yazar : Kurtul GÜLENÇ (MSGSÜ)